Ana içeriğe atla

EÜ Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi

  Nicedir önünden geçtiğim, içine girsem diye iç geçirdiğim Ege Üniversitesi Kağıt ve Kitap Sanatları Müzesi'ni nihayet gezmiş bulunmaktayım.
  Dışarıdan küçük bir müze gibi görünüyor, hatta o kadar sessiz sakin ki açıldığını fark etmem bir ay öncesidir. Zaten müzenin açılış tarihi de 12 Aralık 2012 imiş. 19. yüzyılın Levanten evlerinden Ballian Köşkü'nde açılmış bu müze ismi gibi iki bölümden oluşuyor.






  Giriş katı kağıt bölümü olarak ayrılmış. Kapıdan sağa döndüğünüzde sizi renkli kağıtlar karşılıyor. Bu arada müze sayesinde öğrendim ki, renkli kağıt; kağıt basıldıktan sonra çeşitli yöntemlerle kağıdı renklendirme imiş. Yani fabrikadan çıkan yeşil,sarı vs. renkteki kağıtlar renkli kağıt değilmiş!


  Çeşitli el yazmaları ve renkli kağıtlar görünüyorsunuz resimde. Ama size aktaracaklarım oradaki eserlerin binde biridir ancak! Görüldüğü gibi küçük ve sessiz bir müze olmadığını içine girince anlıyorsunuz zaten. Hummalı bir çalışmayla çok eski dönemlere ait çok çeşitli kağıtlar toplanmış. Özellikle bağışcı Nedim Sözmen'e bize yaşattığı görsel ziyafet için buradan ben de teşekkür edeyim.
  Eserlerin hepsinin fotoğrafını çekmedim elbet, meraklanın diye birkaç tanesini göstereyim dedim. Ama özellikle bir vaftiz zarfı var ki mutlaka onu bulup benim için de bakın tekrar tekrar.


Renkli Kağıtlar


Kağıt Bebekler, Kartpostallar, Oyun Kartları


15.09.1989 Günlük Menü Kartı

  Üst kat ise kitaplara ayrılmış. Onun evvelinde ise bir küçük ara kat mevcut. Yanlış hatırlamıyorsam Sanat Odası gibi bir ismi var. Güncel bir sergi bulunuyor.


  Gelelim kitap kurtlarına müjdeli haberimize, kitap katımıza. Bu kata girer girmez karşınıza Müteferika Matbaasında basılmış sayfalar çıkıyor. Matbacılığa dair ilkler mevcut. Dünyanın en küçük kitabı da büyüteçle bakabildiğiniz özel bir bölümde saklanıyor.
  Çin bambu kitapları, rulo kitaplar, Picassonun orjinal çizimlerinin bulunduğu resim kitabı, sanat kitapları, yüzyıllar öncesinden kalan sayfalar ve adını aklımda tutmaya çalışıp yine de unuttuğum yüzlerce eser var.


Minyatür Eserler


İstanbul'da Avret Pazarı
17. yy'a ait bir eser

  Avret Pazarı nereden mi ilgimi çekti? Babamın yıllardır anlatıp durduğu bir kahve dükkanı vardır Sofya'da. Jenski Pazar denilen Kadınlar Pazarı'nda yani. Demek ki her yörenin varmış bir kadınlar pazarı diye düşündürdü bu minyatür bana.


En sevdiğim kısım Ex Libris oldu. Latince ...'nin kitabı anlamına geliyormuş.
Mutlaka inceleyin derim.

Güneşli bir günde ayağımın tozuyla ayaküstü bir müze gezimdi. Ancak gördüklerim mutlaka derin bir inceleme gerektiriyor. Vaktimin olduğu bir günde yarım günümü ayırmayı planlıyorum buraya. Her kağıdı kitabı tek tek incelemeli. Benim gibi ortaokul yıllarını kağıt koleksiyonu yapmaya adamış bir
kırtasiye canavarı için ne kadar mutlu bir gün olmuştur
anlamışsınızdır umarım!




  




Yorumlar

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederim...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age