Ana içeriğe atla

Macbeth, Trafalgar Studios, London

  Tiyatro izlemeyi çok severim. Ancak ilkokulda okumuş olduğum Cimri'den bu yana tiyatro eseri okuma meselesine fazla eğilmemiştim. Geçen sene İzmir Tüyap'tan aldığım Macbeth'i de neredeyse bir sene sonra okudum. Fakat tiyatroyu okumak da en az izlemek kadar güzel. Ben Hasan Ali Yücel çevirilerinden aldım kitabı, çevirmeni de Sabahattin Eyüboğlu gibi usta  bir isim. Bir de önsöz ve giriş diye iki bölüm hazırlamışlar ki, eserin kendisini bir günde; özsöz ve giriş bölümünü iki günde bitirdim. Önsöz ve Giriş bölümlerinde Shakespeare tiyatroculuğuna ve dönemin tiyatro anlayışına değinilmiş. Ayrıca Macbeth eserinin ilham kaynağı olan tarihi olayların da bir özeti mevcuttu. Yani ben hem çeviriden, hem de Macbeth'i gerçekten daha iyi algılamamı sağlamış giriş ve önsöz kısmından çok memnun kaldım.





  William Shakespeare yaşadığı dönemde de başarılı ve ünlüydü. Hatta bazı eserlerinin ilk gösterimini sarayda yapıyordu. Macbeth de ilk olarak sarayda sergilenmiş bir oyun. Bu yüzden Macbeth hakkında şöyle bir eleştiri mevcuttur:
"Oyunun ilk temsilinin 7 Ağustos 1606’da sarayda, Kral I. James ile konuk Danimarka Kralı IV. Christian’ın huzurlarında yapıldığı sanılıyor. Shakespeare’in yararlandığı kaynakta İskoçlarla Danimarkalılar arasında geçtiği söylenen savaş, Sylvan Barnet’in dediği gibi, yazar tarafından bu nedenle İskoç-Norveç savaşına dönüştürülmüş olmalı. İngiltere Kralı I. James aynı zamanda İskoçya kralıydı; bu bakımdan Machbeth adlı oyun onun atalarının tarihinden bir kesiti canlandırır. Pek çok eleştirmen Shakespeare’in dördüncü perdede eski İskoç krallarına adeta resmi geçit yaptırarak James’in soyunun sonsuza dek hükümdar olacağını ima ettiğine dikkat çeker."

    Shakespeare Londra'da kendi tiyatrosunu kuracak kadar başarılı ve tanınıyor olmasına rağmen çağında

Shakespeare’in ünü, aynı dönem yazarlarından Ben Jonson veya Beaumont ve Fletcher'den daha azdı. Ünü 17. yüzyılda artmaya başladı. Ama doruğa Romantik çağda ulaştı. Yani bugünkü en mükemmel tiyatro yazarı ünvanını çağından çok sonra elde etti.

  Ben de Macbeth'in Londra'da bugün sergilenmeye başlayacak olmasıyla sizler için Macbeth ile ilgili eserleri araştırdım. Bir çok felsefi ve politik akım tarafından incelenmiş ve hala üstüne söylenebilecek çok şey olan eserle ilgili çalışmalar:





Macbeth

  London Trafalgar Studios'da 9 Şubat-27 Nisan 2013 tarihleri arasında Macbeth sergilenecek. James McAvoy'un başrolünü üstlediği Jamie Lloyd prodüksiyonuna ilgi yoğun.
"One of Shakespeare’s darkest and most powerful tragedies, Macbeth will play at the Whitehall venue from 9 February to 27 April and marks the first play in Trafalgar Transformed, a season of political plays that will be accompanied by a festival of platform events, discussions and readings.
McAvoy, who is well known for his on screen credits in films including The Last King Of Scotland, Atonement and X-Men, was last seen on stage in Lloyd’s production of Three Days Of Rain at the Apollo theatre, for which he received an Olivier Award nomination. The BAFTA-winning actor’s other theatre credits include Breathing Corpses at the Royal Court, Privates On Parade at the Donmar Warehouse and Out In The Open at the Hampstead theatre."

Yolum Londra'ya düşerse diye bilet bakayım
McAvoy Plays Lloyd's Macbeth





The Tragedy of Macbeth (1971)


The Pianist'in yönetmenliğini yapmış Roman Polanski tarafından 1971 yılında beyaz perdeye aktarılmış Macbeth. Tabii yine ülkemizde bir çeviri katliamına kurban gidip Kanlı Saltanat olarak vizyona girmiş.




Macbeth: Bir İnceleme - Mina Urgan

İngiliz Edebiyatı duayenlerimizden Mina Urgan da Shakespeare'in bu eseri hakkında bir inceleme yazmış. Ancak kitabın güncel baskısı yapılmıyor sanırım. Nadir kitapta 25 liraya rastladım.
Şuradan kitaba bakabilirsiniz.


MACBETH: I am settled and bend up
Each corporal agent to this terrible feat.
Away, and mock the time with fairest show:
False face must hide what the false heart doth know.

(from Act I, Scene VII)

Macbeth'i orjinal dilinden sahne sahne okumak istiyorsanız buradan ulaşabilirsiniz.



Yorumlar

  1. İnsanlık bilimi sanatı keskin çizgilerle ayırmayı çok sever, korkar kaostan çünkü. Shakespeare ve romantizm hep yan yana en başından beri kabullenilmiş bir şekilde.Bana göre Shakespeare, zekice kurgulanmış görkemli tragedyaları tamamen realist;romantik olan bunları sunuş biçimi.Ne de olsa acıları kabullenip hafifletmenin en iyi yolu onları kutsallaştırmaktır. Örneğin çaresizliklerimiz gerçektir ama ne zaman birilerine anlatsak romantikleşir. Bunu Hemingway'de de Balzac'ta da Kerouac'ta da gördüm. Ya da tamamen yanılıyorum algı kapılarım yeterince temiz değil.

    YanıtlaSil
  2. Aslında Shakespeare o kadar evrensel eserler üretmiş ki,bu da onu tek bir kalıba sığmanın dışına çıkarıyor. Bir de salt metinde olanlarla yorumlayamıyoruz eserlerini, ilham aldığı olayları ve kaynakları bilmek de gerekiyor. Üstüne söylenecek şeyler hala bitmediği için bugün Shakespeare en iyi diyebiliyor ve farklı biçimlerde yorumlayabiliyoruz. Bence keskinlik denen olgu hiç bir klasikte yoktur... Dediğim ki her zaman farklı bir çıkarımda bulunabiliriz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorum yaptığınız için teşekkür ederim...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age